duruş, karizma hep sabitmiş.

paolo maldini-cesare maldini

babanın izinden gittin, hatta babanın izi bitti ama sen yolu yürümeye devam ettin. sende tadında bıraktın, baktın kaka gidici bende giderim arkadaş zaten yaş kemale erdi dedin. iyi ki oynamıyon milan'ın şu halinde. afferin, darısı oğluna. berlusconi ölür o zamana kadar, klüp satılır da adam gibi kadro kurulur.

ntvspor.com'un internetten canlı anlatım kısmına baktım daha demin, ''yüzdeyüz'' futbol yorumcumuz rıdvan'ın arada yorumları giriliyor maçla ilgili. tamam rıdvan'dan objektiflik beklemiyoruz ama oraya oturup ben objektifim kisvesine bürünmüş bir fanatiği izlemekten de bıktık. rıdvan şöyle bir yorum yapmış 31. dakikada ki evlere şenlik,

''abel xavier''

ne ilginç bir abimizdin be xavier, defilelere falan da çıkydıydın türkiye'de, bir mankene benzettilerdi seni, imajının parasını en iyi yiyeceğin yer olan ülkemizden erkenden ayrıldın bea.hala koko çekmiyon dimi lan?

elbet görünecek diyerek 21. zappink turunda yakaladık, sağ kanattan raul bindirme yapıyordu ve skor 2-1 gösteriyordu. los galaktikos yörünge turuna bizsiz ve ntv'siz başlamış. sorun kablolu tv'nin ana santralinden kaynaklansa bile pek güzide kanalımız ntv'nin 1 saate yakın siyah ekranı bize izlettirmesi bize süpersonik bir sinir tattırdı.

zemin tura müsait, galatasaray panatinaykos'tan her iki maçta 3 puan alabilecek güçte, bir cisse'yle çok haşı neşiriz o 'Da oradaki maçta cezalı, dinamo bükreş'i fasülye saymak durumundayım takımın şuan ki durumuna bakarak, sturm graz'sa mükemmel bir nostalji olacak, ulan bunların stadındaki kale arkası tribün tellerini hatırlıyorum, sturm graz diyince ne dense aklıma hep o kale arkası tribün telleri geliyor...





panatinaykos seyircisi çok ateşliymiş falan da filan, aslında bu da bir klişe oldu, panatinaykos seyircisi olimpiyakos'a iyi bir tek ben onu söyleyeyim:)

he yine ikide bir kutlanan milli bayramlardan birine denk gelir(milli takım ne zaman ortak tarihimizin olduğu ülkelerle maç yapsa heriflerin türklerden kurtulma, yok fatih'in helvasını yeme, aziz bilmemne'nin rölyeflerinin yapılmasının yoldönümünün yortusu vs... gibi dandirik günleri oluyor arkadaş.) ve bize karşı tribüncek asılırlarsa, biz şimdiden barfikse başladık o ihtimale karşı söyleyelim.

''ifrad!!''

cinnetmodern.blogspot.com'dan alıntı...

''sen git barça'da kaptan ol, efsane olmaya yaklaş, lakin üç beş villa daha alabilmek için o formayı terket. sana hala kızgınızdır...''

hasan şaş da klasik tabirle ''bombaladı''. epey kızgınsın hasan anladık, ama sen taraftarın seni sevdiğini, senin sözlerine alınanların yalnızca klüp binasının içinde olmadığını anlayabilecek misin. yorumculuk kariyerine iyi bir giriş yaptın ne yalan söyleyeyim, artık trt türk'teki programın galatasaray'ın bir açığını görsekde manşet yapsak diyen adamların ''sık kullanılanları'' arasındadır. ama ben senin 0 16 dakika boyunca ağlamanı da hatırlıyorum, o anda yüzünde galatasaray'ı görmüştük. inşallah bir daha görürüz yüzünde galatasaray'ı. zakkum'un teoman'la düet eylediği parçadan esinlendim başlığı, güftede senin şu son yaptığın çıkışlara tam oturuyor, küsmüşte solmuş bir zakkumdu sözlerin....dinleyelim.

celtic nakamura'yı kaybetti, lakin uzak doğu'dan gelen iyidir mantığıyla güney kore'nin en dikkat çeken genç yeteneği ki Sung-yong (copy paste yaparak yazdım) 'a kafayı takmışlar. bu arkadaşımız fc seoul'De oynuyor, bizim şenol abinin takımı, bakarsınız şenol trabzon'a gelir, yong'da iskoçya'nın serin havasına yollanır. lakin seul demiş 2,9 milyon dolar bizi kesmez, arttırın....celtic ve iskoç futbolu ise pis bir krizle boğuşuyor, yayın gelirleri de yüzde 70'e yakın düştüydü , Allah'ım sen celtic'i arap şeyhlerinden, rus petrol kuyusu, amerikalı sığır çiftliği zinciri sahiplerindne koru.amin.

Galatasaray bu sene uç duyguların takımı olacak. ki benim istediğim de buydu, bizi çok mutlu ettiği kesin, her maç en az 3 gol atabilen bir takımdan bahsediyoruz, tribünlerdeki duyguyu geçen seneyle karşılaştırmıyorum bile, bütün aksaklıkları, küçük yanlışlıkları örten bir aile ortamı var, galatasaray futbol takımı öyle bir iş yapıyor ki, öyle naif ve kendini bilir, anlatır adımlarla sapasağlam yürüyor ki bu duygu amatör branşlara, basketbola bile yansıyacak diye düşünüyorum, geçen sene kızlar avrupa şampiyonu oldu, finalde futbol takımı da salondaydı, pek iplenmedi bu başarı ama, sanki avrupa şampiyonu olmamıştık da şerafettin tırısgeçer kupasını almıştık.





bu sene de Galatasaray'ın her türlü başarısına diş bileyen hakim kuvvetler daha da kuvvetlenmişler. objektif bildiğimiz ''yüzdeyüz futbol'' yorumcuları bile geveliyorlar lafı ağızlarında, aslında Galatasaray değil de karşı takım maçı veriyor gibi yorumlar yapmayı farz olarak görüyor bu abiler. aslında buna yürekten inansalar bir sorun yok, ne biliyim fanatiksindir ve Galatasaray'ın stadına küçüklüğünde topun kaçmıştır Galatasaray'dan nefret edersin bu anlaşılır bir tutumdur, yani gözün yoktur o yüzden körsündür ama bunlar gördüğü halde numaraya yatıyor komikleşiyorlar. oysa ki lucarelli-breitner bloguna yaptığım yorumdaki gibi galatasaray bu abilerin ''eline çok güzel veriyor'' verileri. yani elinizle yüzleşin abiler, ona muhtaçsınız kalem oynatıyorsunuz.

intrnette güzel bir haber okudum, servet bakmış bütün takım otobüste yabancı müzik dinliyor, soyunma odasında açmış türküyü, kimi arkadaşlarda kaçmış. şu yukarıdaki kerkük türküsünü duysalardı muhtemelen kaçmazlardı. resmen toprak kokuyor. tabi maçtan önce katıksız bir keder verir bu türkümüz,tehlikeli olur takım için.

8 maç 29 gol, birde o golü güzel güzel anlarda en çok gol atması gereken adamlar atıyorlar ya, elano göremedik bea o müthiş golünü, o ne hız ve nasıl bir şut tekniği, ya pestilini çıkarırız işte altta kalanın canı çıksın olur, ilk maçta blumer'e karşılık elano diye 4 defa bağırttın bizi sağolasın, milan baros yine milan baros'luğunu gösterdin, hala düdüklensin hıyar ağalası medya, birde arda maçta sayabildiğim kadarıyla ''0'' top kaybı yaptı, messi kramponunu öpsün arda'nın:), birde ''seviyoruz seni ekmeği tuza banıp yer gibi'' ilaveten:''yürüyoruz sessiz ve kederli''.





not:la santiago msn'e girsen maça çağıracaktım seni 1 bilet fazlalığımız vardı, gir oğlum msn'e faydalı birşey bak.

tanımayanlar varsa, en sağdaki mevlüt.:)

''sağda juninho'yu dikizleyen abimizde bir türklük seziyorum, muhtemelen ''lan bu çitoz mu atıyor o frikikleri'' diyor. juninho'nun yüzündeki hınzır ifadeye ise diyecek bir şey yok, paraları repoya mı faize mi yatırsak derdinde.''

galatasaray yedi resmi maçta 25 gol attı, gürcan bilgiç ve şürekası için bu tablo yanıltıcıdır garanti , lakin bizi mest ediyor, üşenmedim ve 25'i 7'ye böldüm arkadaşlar, sonuç 4,5 çıktı aşağı yukarı, yani istatistiklere göre galatasaray maçını izleyen bir galatasaray'lı en az 4 kere o günün en mutlu anlarını yaşayacak, yine aynı istatistiklere göre gürcan bilgiç bu esnada tuvalette aynanın karşısında dilinin altına kalem sokup ''duran toplardan gelen gol'' diye tekrar yapıyor olacaktır. stop.

kosova sırplarına ait halk müziğinden bir kesit, bela platno grubundan bir aşk parçası efenim,

karanfilce devojce.

ablamız, gerçekten abla ise iyi iş çıkardı.18 yaşında çatır çatır bayanlar 800m finalini kazandı fakat ortadaki sorun bayanlar 800m dünya şampiyonunun bayan olmama ihtimali. ablamız-hukuken abla diyebiliyoruz, aksi ispatlanmadı- hakikatten ortalarda bir yerlerde duran bir tipe sahip,lakin bu da hiçbir şeyin kanıtı değil, ama dünya atletizm federasyonu kendisinden cinsiyet testi istedi, ayrı bir komiklik cinsiyet testinin haftalarca sürecek olmasıymış, abi ne haftası 10 saniyelik iş o. evet,ayıyım.

ben ne güzel işerim rüzgara karşı,turgut uyar'ın böyle bir dizesi vardı yanılmıyorsam, resimde ise mutlu mesut işeyen lens taraftarlarını görüyoruz, geçen sene lig kupasının finalinden önce, biralar stadyuma girmeden atılıyor vücuttan, allah finalinizi kabul etsin.:)

not:finali kaybettiler.

tribün son on dakika 5'leyelim, baros'da gol atsın diye milan baros! diye bağırınca herkeste bir ''gol orucu'' na girmiş baros tasavvuru oluştu. habertürk gazetesine göre baros maçtan sonra çok üzülmüş, rijkaard gitmş teselli etmiş. n'oluyoruz lan dün bir bugün iki, bir antep maçı birde bu maç, cm'deki maxim tsigalko'mu bu çocuk her maç gol atacak, adamı zorla delirtirler, ramazana giriyoruz baros her türlü oruç sevap, sen ''gol orucu'' na girde medya rahat etsin. forvetlerle uğraşmak ayrı bir haz veriyor adamlara.

''ne kosta rika ne de çin, ne de sambacı brezilya, duysun sesimizi şimdi dünya kulak versin yıldızla ay'a lay la lay lay lay''

world cup 2002, bu kupanın ea sports oyunu olarak hafızamızdaki yerini alışı, brezilya'yı seçer her gün kupayı alırdım brezilya'yla. tabi o yıldaki dünya kupası futbolun hayatıma ciddi olarak yaptığı ilk taarruzdu, 3 haziran, okulda türkçe dersi var sabahın 9'u mu ne, lakin herkesin eli gözü ayrı oynuyor, bilinçsiz futbol izleyiciyisiz hepimiz, lakin dünya kupasının ne menem bir şey olduğunu kestirebiliyoruz, world cup 98'i anlamadan, bilmeden de olsa oynamış çocuklarız, şölenin boyutundan, öneminden az çok haberdarız yani. hoca sınıfa giriyor, bugün brezilya ile maçımız var diyor, bizde evet diyoruz utana sıkıla, o sıcak günde okula mı gidilir halbuki maç varken,- orta okuldaysan her gün okula gidilir tabi, hayatındaki tek ve en önemli şey okuldur ortaokul çağında- hoca diyor:'' gidelim maçı izleyelim bari, maç bitince okula geri dönün.'' yani futbol hayatımdaki en önemli şeye ilk saldırısını yaptı, o sıcak günde okulu kapatıp, bizi eve kendini izlemeye çağırdı futbol. dönüş yolu, arkadaş yanımda walkman'in radyosundan bağırıyor:''tugay'ın topu direkten döndü.'' ulan diyorum brezilya, türkiye, tugay,direk, dünya kupası... tarihe tanıklık etmek için eve gidilmeli, acele edilmeli, 5 dakikaya evdeyiz, takriben 1 saat 15 dakika sonra hakeme küfür ederek sınıfa giriyorum, kızların önünde bağırarak ettiğim en ağır küfürler olarak kişisel tarihimde yerini alıyor bu laflar. adam,bitirim ve çapulcu oluyorum sırasıyla,şükür.





şimdi dileğim, adam akıllı dünya kupası izleyebilmek, sahada türkiye olsun, brezilya olsun, mümkün olsaydı da ümit davala olsaydı, mohikan saçları olsaydı, ronaldo olsaydı, kilolarını yaksaydı.vuvuzela'lar sussaydı.

galatasaray biter mi acaba. galatasaray'ın biteceği günü düşünüyorum arada bir, yani benim kıyametim, ben ölürüm o zamana kadar zaten, diğer bir ölü yanıma gelir falan, abi der galatasaray'ı kapatmışlar, ben bir daha ölürüm yani.


yıl 3000, metin oktay hatırlanır mı, ''halk'' böyle kafayı yiyor işte, şuan hava hoş ama ya ikibin yıl sonra benim soyum galatasaray'ı göremezse, sokarım öyle dünyaya. allah'ım sen beni karabasanlardan uyandır.amin.


tugay'da 3g reklamlarında oynamış, hayatında galatasaray bitti onun, ne başladı acaba?, galatasaraylı değilim demeye getirmişti bir röportajda, armanın peşindeyiz'de okuduk, galatasaraysız tugay!, daha da sevmem tugay'ı ben ve hatta sokarım öyle...



yok yok 3000 yılında metin oktay unutulmaz, ama tugay'ın mezarına uzay üssü dikerler.metin oktay uzay üssü, tam tugay'ın mezarının üstüne.stop.

yukarıdaki ablamızdan cüssesine binaen cirit atmasını, çekiç atmasını, gülle atmasını hadi atıcı değilse güreşmesini falan beklerdik.ama ablamız amerika samoası adına 100 metre serilerine katılan savannah sanitoa. evet 100 metre ve evet 14.23 koşarak sonuncu oldu ve lakin başka bir şey düşündürdü bu bana, bu ablamız serilere katılma hakkını elde edecek dereceyi elde etti de benim yalnız ve sevgili ülkemden bir sprinter abla çıkmadı mı?

''orda bi'numaralı var uzakta''

numaralı'yı 3 maçtır ayağa kaldıramadık, eski açığa doğru olan köşede oturan 20-25 kişilik kadro kendini veriyor, tek başlarına bağırmaya çalışıyorlar lakin ''nafile tezahürat'' klasmanına giriyor bunlar ister istemez, mesela nevizade geceleri okumak farzdır, farzdan kaçıyor adamlar yani.:)



tabi verdiğin para arttıkça, maçı oturarak, derin analizler, gözlemler eşliğinde izleme dürtün artıyor olabilir, bu ahval ve şeraitte dahi bağıran adam iyi galatasaraylıdır zaten. numaralıdan bütün maç bağırması beklenmiyor ayrıca, numaralı ayağa dediğimizde bir ayaklansınlar en azından, sarı deyince kırmızı desinlerde, şampiyon diyebilsin yeni açık.



seyrantepe projesi nihayete erdiğinde numaralıdan oturan 'ortanın üstü' seviyedeki abiler çoğalırsa koskoca bir sessizlik mi dinleyeceğiz?



not: gökmen özdenak tribünde bağıranlara çapulcular demeye getirdi telegolde geçen gece, çapulcular yesin seni tarrakoviç.



imza:çapulcu

''o tabakta ne varsa aynısından istiyorum!''

''kudüs'ün varoşlarında, filistinliler için kurulmuş bir mülteci kampı ve küçük bir adam. hayat ona intikamı beklemekten başka bir fırsat sunmuyor. sessiz ve kederli bir küçük adam.''

bu akşam tribünde kadrolar okunurken ilk 18'i sayıyorlar sandık arkadaşlarla, volkan yaman sol bek, emre güngör, emre aşık ikilisi stoper olarak sahaya çıkıyor, sağ beke uğur uçar'ın yerleşmesiyle galatasaray'ın geri dörtlüsü geçen maça göre tamemen değişmiş oluyordu. rijkaard'ın adaletli futbol dağıtımına bir örnek olarak volkan yaman'a şans vermesi futbolun ruhu açısından şık bir hareketti şüphesiz, lakin uygulamada pek efektif bir hamle olarak durmadı bu tercih. kaldı ki takımımızın yediği tek golde volkan'ın orta pozisyonunda olan oyuncuya hamle gereksinimde bulunmayışı büyük bir etken.



açıkcası maça son 3 maçtır alıştığımız gibi orta saha üstünlüğüyle başlayamadı galatasaray, aksine ilk yarım saatlik dilimde heyecanlandırıcı tek gelişme keita'nın oyunuydu, hızlı ve teknik, uğur uçar'la dar alanda yaptıkları paslaşmalar, adam eksiltmeler ilerisi için iyi bir sağ kanat ikilisinin doğmakta olduğunu müjdeliyor bize.amin.

ilk yarı bir iki kanat organizasyonu dışında takımımız adına tatsız tutsuz geçerken beklediğimiz golü denizlispor defansı penaltı sonucu bize armağan etti. bu klişelere fazla inanmasamda ikinci yarıya geride başlamamak, artan performansımızın ve konsantrasyonumuzun itekleyici faktörü olmuş olabilir. golün moraliyle çok baskılı bir ikinci yarı izledik, kewell'da madem arkadan top alamıyorum bari duran toplardan birşeyler yapayım diyerek 2 gol attı, 1 asist yaptı, ki sağdan kullandığımız kornerlerin sahada ise mutlaka kewell'a emanet edilmesi gerek,bunu da görmüş olduk, arda'nın kafa golünü dünya gözüyle bir izletti bize kewell'ın ortası. mustafa sarp bozmadan gidiyor, ki en sevindirci gelişmelerden biri, galatasaray'ın hedefleri, yol planı çok uzun ve 18 kişilik kadronun 18'inin de formlarının üst seviyede olması gerek bu yolun sonuna varabilmek için, mustafa sarp'ta açıkçası mücadelesiyle bize bu güveni fazlasıyla veriyor, kendisi oyun içinde biraz daha inisiyatif alırsa, seneye ayhan akman'ı kullandığımız bölgede fayda alabiliriz mustafa'Dan.Allah bozmasın.

21 ağustos'taki seyrantepe ihalesine yine ne idüğü belirsiz ve deneyimsiz inşaat firmaları girerse neyleyeceğiz acaba. derdimiz bu stadın hakkıyla yapılması, sonuçta türkiye'nin en değerli arazisinin kırk yıllık kullanım hakkından feragat ettik ve seyrantepe'ye geçmeyi kabul ettik, tek isteğimiz zamanında bitecek bir stat, karadeniz'De sahillerin içine eden, halktan denizi koparıp alan sahil yolunun yapımında gösterilen hız ve özenin onda biri gösterilsin bari de, türkiye adam gibi bir stada kavuşsun.

iş fasa fisoya gelecekse, biz ali sami yen'de mutluyuz, 40 yıl daha giderim ali sami yen'e, torunlarımla da ali sami yen'de maç izleme onuruna ermiş olurum.bizim old traffordumuz, nou camp'ımız, haftanın o tek günü evimiz, ocağımız ali sami yen...

babamla geçen sene şu servet'in maskesini bayağı konuşmuştuk ben burnum tıkalıyken yaşamaktan zevk almıyorum, lakin servet orada topunu oynuyordu. john terry'nin maskesini görünce servet'in çektiklerine biaz daha üzüldüm, florya'nın yüce sağlık ekibi, şöyle biraz daha eziyetsiz bir maske yapamadınız mı da, demir maskeli adam gibi gezdirdiniz servet'i!

''galatasaraydan önce''

''galatasaraydan sonra''

transfer anlamında yaşadığımız son talihsizliklerden ribery, tek yararı canaydın yönetimini yıpratıp beceriksizliklerini ayyuka çıkarması oldu. türkiye'ye gelen en kariyerli yabancılar listesi yapılır ya, ribery o listede yok, ancak bir diğer listede rakipsiz;''türkiye'den giden en kariyerli yabancılar''.

pele fifa'nin kadrolu elemanı oldu, sağda solda şirket kurup para kazanıyor, para kazanıyor ve daha da para kazanıyor.yılda bir tane de kilise çakıyordur memleketi brezilya'da.hem ahiretliğini yapıyor, hem de popüritesini koruyor, iki fakir çocuğa krampon hediye etti mi kameralr önünde tamamdır imaj meselesi pele'nin.

maradona ise pele olmanın dayanılmaz hafifliğini seçmedi, sisteme asla entegre olmadı, bu yüzden ona ciddi ciddi tapanlar çıkıyor yani pele kilise yapadursun, maradona arjantin'de ''tanrı'' oldu bildiğin. ee bunun da ayrı bir yükü var tabi, lsd, eroin, esrar ve bilimum kafa yapan maddeler...koskoca tanrısın, sen dertlenmeyecen de, pele mi dertlenecek.

''filistinli muhammed amcanın evini yıkmışlar, israil gelip yıkmış evini yani durduk yerde,

bir sabah güneş doğar ve bir filistinlinin daha evini yıkarlar vesaire...muhammed amca da sessiz ve çokça kederli, bizden çok''

kaptanımız arda turan disiplin kuruluna sevk edilmiş, sebep maç bitiminde sahaya tekrar girip hakemle tokalaşması, arasını düzeltmesi, diğer takım oyuncularını tebrik etmesi vesaire. yeni yönetmeliğe göre bu suçmuş efendim, maçtan sonra sahaya futbolcu giremezmiş,arda ali sami yen'deki ilk lig maçında muhtemelen sahada olmayacak.



ben bu gerizekalılığa, yasayı iyi niyetle yorum gücünden yoksun federasyon kurullarına buradan '' hepiniz büyük salaksınız'' diye haykırıyorum. bürokrasiye gömüle durun hantal, vicdansız herifler.

milli takımlar gittikçe değersiz bir hale bürünmeye başladı. öyle ki klüpler oyuncularının oynadığı milli maçlar için federasyonlardan para talep etmeyi dillendirmeye cüret edebiliyorlar. futbolun içine etmek isteyen, futbolu bacasız bir sanayi ya da ne biliyim formaya alınan reklamlar olarak gören adamlar bunlar. oysa ki milli takım, artık çoğu klüpte yaşamanın imkansız olduğu futbol ruhuna en çok yaklaşabileceğimiz alan, yani 2 hafta önce yumrukladığın adamla beraber kampa girip, aranı falan düzeltiyorsun, -primler hariç- para almadan maç yapıyorsun, değerli olan tek şey kesinlikle üzerinde taşıdığın forma.





tabi neden yazıyorum bunları, önce lige çakı gibi başladı dediğimiz emre belözoğlu milli takımdan affını istemiş, kası mı çekmiş, fıtığı mı azmış, ödü mü pörtlemiş bilemiyoruz tabi, ama fazla da irdelemiyoruz, kötü olan bu, öyle kötü ki bende milli takımın hazırlık maçlarını izlerken bu ne gereksiz maç falan diyorum bazen, bütün futbol kamuoyu, futbolcuların bu maçları oynarken takındığı memnuniyetsiz ifadeler bize ''gereksiz'' maçların oynandığı anlayışını pompalıyor.





sonra bir haber daha okudum france football'un sitesinde, henry faroe adalarına karşı yapılacak maçtan,aşil tendonu zedelendiği için affını istemiş, aşil tendonu ha! henry'nin gözünde o yol büyümüş olmasın.





birileri bu adamlara futbolun çok güzel bir oyun olduğunu,hemde öyle güzel bir oyun ki onlardan yeteneksiz bir takım ademoğullarının üstüne para verip halısahalarda falan maç yaptıklarını nasıl anlatacak?

sağlık sebepleri maçı izlememize engel oldu, trt 1 özetinden çıkardığım ilk sonuç:

duran toplardan çok can yakacağız ve 'takımın beyni' diye bir şey olacaksa bu arda'dan başkası değil,

nonda solskjaer'imiz olabilir, efektif adam, oyuna sonradan girince ağırlığını koyabiliyor, çok iyi bir alternatif, bizi gereksiz bir pivot santrafor arayışından kurtardı,

alınmasına çok sevindiğim mustafa sarp, bakırköylü mustafa beni, bizi hep böyle mutlu et

rijkaard saçlarına kurban olayım,

son olarak, yukarıdaki fotoğrafla beraber:

ALKIŞLARLA YAŞIYORUZ!

''bu dünyada bir nesneye

yanar içim göynüm özüm

yiğit iken ölenlere

gök ekini biçmiş gibi''

orkun'lar böyle oluyor,

sakini, düzgünü bulunamıyor, stop.