milli takım şöyle bişiy:
17.11.10 | Etiketler: aforizma | 0 Comments
banliyöden müzikler..#2
15.11.10 | Etiketler: müzik | 0 Comments
Ne Yapmalı?
15.11.10 | Etiketler: galatasaray, nefretlik | 1 Comments
bütün herşey bir düzene girecek
yaşam için savaştıkça çığlık atıyorlar
ölümü hissedebiliyorum, parlak gözlerini görebiliyorum
bütün bu şeyler bir sıraya girecek
bütün her şey bir düzene girecek
ve bir daha solup yok ol
14.11.10 | | 1 Comments
banliyöden müzikler..#1
1.11.10 | Etiketler: müzik | 0 Comments
şimdi şöyle...
1-frnerbehça sipor'la beraber kalınca sevinmedik, lakin frnerli kardeşlerimin yediği tırnaklar, ayaklarının betona basması gelecekleri adına iyi oldu.yani tamam frnerbehça'sındır ve aklanan kara paralarla istediğin oyuncuyu alabilirsin, ama ağır sanayi hamleni sana tablet halinde geri yollayacak takımlar her zaman var olacaktır, vardır, o şey Galatasaray yani kapiş?
1.11.10 | Etiketler: aforizmalar | 0 Comments
Galatasaray'ın Tatar Ramazan'ı
24.10.10 | Etiketler: galatasaray, nefretlik | 0 Comments
subcommandante marcos'un yüzü!
22.10.10 | Etiketler: ezln, subcommandante marcos | 0 Comments
sen git hele!
21.10.10 | Etiketler: nefretlik | 0 Comments
Galatasaray'dan Akacak Zehir!
Ben Galatasaray'ı çok severim abi, kafa göz severim, yani bu blogun hikayesi de benim Galatasaray sevgimin zihnimin geri kalan kısmında neye yol açtığıyla ilgiliydi bugüne kadar. her zamam için zihnimde Galatasaray sevgimi izleyip girmişimdir buraya yazıları, ama boktan, ama tutarsız, ama mesnetsiz vesaire, ama bütün alt metinlerde, sırf şarkı koyduğumda bile Galatasaray'ı düşünmüşümdür. Galatasaray dünya var oldukça varlığını koruyacak, arma dalgalanacak, öbür dünyada falan da yanımda olacak o arma yani buna da inanıyorum. körü körüne bağlılık, holiganlık, cehalet olarak görebilirsiniz bunu, beni anlıyor gibi de yağabilirsiniz ama ben Galatasaray sevgimi paket halinde özetleyip yine de size anlatamam ve ben ne anlatsam da siz o sevginin büyüklüğünü göremeyeceksiniz. benim sevgim en büyük Galatasaray sevgisidir demiyorum haşa, ama hiçbir esaslı Galatasaray'lı bu sevgiyi anlatamaz, romantiklikte yapmak istemiyorum, duygusal yavşaklıklada olayı döndürme gayreti içinde dğeilim, ben olayın, Galatasaray olayının içindeyim ve ne halt olursa olsun, bulunduğum yerden bir adım geriye atacak değilim.
20.10.10 | Etiketler: nefretlik | 2 Comments
ekmek aslanın ağzındaysa sular benim kalbimde!
özet: yaşasın politik rap!
29.9.10 | Etiketler: müzik | 0 Comments
memleketim futbol
28.9.10 | Etiketler: aforizma | 0 Comments
elitizme karşı futbol
5.9.10 | Etiketler: aforizma, futbolun siyaseti, galatasaray | 2 Comments
boşnak böreği
selamlar, uzattığım araya bakınca blogu bırakmışım diyorum kendi kendime, armanın peşindeyiz'e kara dönemle ilgili bişiyler yazmıştım ve sabrın, takıma inanmanın gereklerinden bahsetmiştim neyse siktir edelim kötü günleri, adam gibi takıma inanacaklar saflarda yerini alsın, iki yenilgiye, kötü oyuna takımı tutmayı bırakıp başka şeyler tutmaya başlayan arkadaşlarda siktirsin gitsin, yavşaklara yol açıyoruz beyler, taç kayıyoruz başlarına...
30.8.10 | Etiketler: misimovic, müzik, nefretlik | 0 Comments
sana geliyoz kavga şehri!
avrupa'nın içini kanatmak istediği bir istanbul'dan, bizzat avrupa'da avrupa'nın çarkına çomak sokan marsilya'ya, anlamın görüntünden de, vaad ettiklerinden de büyük benim için.stop.
11.7.10 | Etiketler: aforizma, interrail | 1 Comments
asıl kupa orada!
yeni-sömürgeciliğin merkezlerinden,
dünya kupası'nda yok togo ama fotoğraftaki şu jimmy hendrix formalı abi için bile kendi evimde tenekeden kupa yapar çağırır veririm togo'ya,
futbol üçüncü dünya ülkelerinde anlam kazanan bir şey artık, diğer yerlerde şaşalı bir şov hepsi o. yani bir yerde televizyon dizisi gibi birşey futbol, diğer yerde şiir!stop.
1.7.10 | Etiketler: ajans, futbolun siyaseti | 0 Comments
Gana:Nkrumah
Güney Afrika Milli Takımı'nın turlamasından yana değildim, çünkü Güney Afrika bana bir şey anlatan bir ülke değil ama Nkrumah'ın ülkesi Gana, Afrika Birliği'ni kurma fikriyle doğan ülke Gana bana bir şeyler anlatıyor ve şimdi Afrika'nın tek temsilcisi olarak son 8'e kalındı, yolu açık görmek istiyorum, yol açılsın ve finale kadar gidilsin, o kupaya gerçek özgürlüğün toprağında yetişebilmiş, aykırı topraklarda yetişebilmiş arkadaşar uzansın, onlar için küçük bir hamle olsun ama Afrika için büyük....amin.stop.
not:ay'a çıkmadı amerika,hayatı yalan ibnelerin.
29.6.10 | Etiketler: aforizma, futbolun siyaseti, gana | 0 Comments
dünyanın bütün cezayirleri birleşin!
ülkeleri sınırlarla değil sahip oldukları değer, dünyanın bütün anlamına yaptıkları katkılarla ayıralım, yani fiziki-siyasi-demiryolu-maden kaynakları gibi haritaları gözümüzün önünden atarak bakalım.buna göre cezayir dünyanın başkentine yakın bir konumdadır, hem marsilya'da vardır cezayir, hem şuan bilgisayar başında oturan umutsuz adamın kalbinde, amerika terör devleti'yle yeşil sahada cenk eder halde bir cezayir vardır, soykırım edilirken, ezilirken bir cezayir vardır, bunlar cezayir'i sayfiye yerleri şenlikli bir kuzey afrika ülkesinden, sistem için korkutucu somut alana taşır. tek bir cezayir yok bazen biz cezayir'iz, cezayir bazen türkiye, bazen amerikalaşıp orospulaşabiliriz, bazen filistinleşip sikici olabiliriz, tabi bu genel bir entarnasyonalizm, romantik bir hadi devrim yapıyoruz'culuğa varmıyor, varamayacak da, lakin bizi adam eden de şimdi cezayir'in mücadelesini izlerken aslında sadece cezayir'i izlemediğimiz gerçeğinin farkına varmak olacak, keşke birleşse diyerek noktalayalım: dünyanın bütün cezayir'leri birleşin!!!artık birleşin lan!!!
23.6.10 | Etiketler: aforizma, cezayir, müzik | 0 Comments
şehitler hep fakirdir
çünkü zenginden olmaz asker
gecekondu çocukları
dağlarda nöbet bekler
başkasının çocuğu yat üstünde karı öper
rashit
20.6.10 | Etiketler: nefretlik | 1 Comments
yaşasın yeni Galatasaray!
Çok teknik konuştum o yüzden de dilime meşaleler değsin Allah'ım amin.
17.6.10 | Etiketler: galatasaray | 0 Comments
sıkıcı futbola karşı s.kici bir intifada istiyoruz!
G.Afrika'ya kupayı vermek tipik avrupalı, batılı yavşaklığından ileri geldi arkadaşlar. G.Afrika batının "ayaklanacaksanız böyle ayaklanın,uslu uslu, kabul edilmiş, kartellerle anlaşmış bir şekilde hakkınızı arayın." prototipidir, tıpkı gandhi gibi bişiy, isyansız isyan, yavşakça bir isyan yani, afrika deyince bu sebeple hepimiz mandela diyoruz ama kurşuna dizilen lumumba pek kimsenin umrunda değil, kwame nkrumah bile anımsanmaz, çünkü afrika birliğinden bahsetmiştir, yasaklıdır.
G.Afrika afrikada eşitsizlik ve sömürü üstüne kurulu onlarca devletten biri, sadece artık zengin beyazlar yerine zengin siyahilerde var, ben böyle isyana, böyle sıkıcı bir futbola ve böyle amaçsız vuvuzela öttüren memlekete karşı s.kici bir intifada istiyorum.
14.6.10 | Etiketler: müzik | 0 Comments
hoşçakalın kardeşlerim...
hoşçakalın kardeşlerim, kederliyiz, biraz daha adam oluruz belki, kaderiniz bizi adam eder, hoşçakalın filistin yolunda ölen kardeşlerim, belki bizde adam oluruz, bu topraklar da adam olur, yaşasın bağımsızlık, yaşasın halkların kardeşliği, yaşasın halk, yaşasın filistin, yaşasın bağımsız türkiye...
31.5.10 | Etiketler: nefretlik | 2 Comments
bir duvar vardı...2
bir duvar vardı.önemli gördüğümüz bir duvar, hayatlarımızın ortasına koyduğumuz bir duvar vardı. farklı anlamlara, farklı alanlara açılan,üstünden fazla söz söylemeden izlediğimiz bir duvar vardı.yeşil bir duvar vardı, çimen kokan bir duvar vardı ve duvarı çevrelemiş adamlar, duvarı yükselttiler,yükselttiler,artık öte tarafta ne var göremiyoruz, adına futbol diyorlar, trilyon dolarlar dönüyor bu duvarın arkasında,ama biz ona dokunamıyoruz, üstümüz aranarak, bilet parasını bayılarak, ekonomik tecavüze uğrayarak, ilk suçlanan olarak, cahil görülerek...
eskiden bir duvar vardı, bahçe duvarı kadar, üstünden kolayca atlayabildiğimiz, o duvarı istiyoruz.
29.5.10 | | 0 Comments
bir duvar vardı...
''Bir duvar vardı. Önemli görünmüyordu. Kesilmemiş taşlardan örülmüş, kabaca sıvanmıştı; erişkin biri üzerinden uzanıp bakabilir, bir çocuk bile üzerine tırmanabilirdi. Yolla kesiştiği yerde bir kapısı yoktu; orada yerin geometrisine indirgeniyordu: bir çizgiye, bir sınır düşüncesine. Ama düşünce gerçekti.''
27.5.10 | Etiketler: ajans | 0 Comments
uyan mamoş, mamoş uyan...
bu topraklar üstünden güzel olanı elbet çıkarır,töre cinayetleri varsa mamoş gibi bir türkümüz de var, kocasını mamoş adlı bir delikanlıyla aldatırken yakalanıp öldürülen bir kadının son ağıtı.
töreye karşı mamoş, fener'e karşı galatasaray, kötüye karşı iyi, burjuvaya karşı halk, sağa karşı sol,sisteme karşı kargaşa.amin.
15.5.10 | Etiketler: aforizma, erkan oğur, müzik | 3 Comments
futbolun kenan evren'leri
her sessizlik bizi futboldan uzaklaştırır, ben futbolu ağlamak, odama kapanıp çıktıktan sonra tekrar aynı renklere o büyük aşkla bakmak için seviyorum, benim futbol sevgimi nato müteahhitleri ölçemez, onların belirleyici olduğu, çivisini bu heriflerin çaktığı futbolun kaderiyle benim futbolumun kaderi bir olamaz.
her işin pezevengine, hilecisine, gaddarına kenan evren diyorum, futbolumuz da kenan evren'lerden geçilmiyor, bir de kenan evren ve türevlerini destekleyen orospu çocuğu amerika var, onun gücüne tapan bizler varız.
yani biz varız, pezevenkler var, sistem var, yarım simit duruyor masada, bir de sigara, galatasaray da üçüncü...nerden baksan tutarsızlık.arz ederim.stop.
10.5.10 | Etiketler: futbolun siyaseti, galatasaray, nefretlik | 2 Comments
"aşk örgütlenmektir bir düşünün abiler yahut spor emekçileri sendikası"
futbolu onu ancak henüz kurtarılamamış, değerlerimizin parçalandığı ama en nihayetinde de kendini gösterebildiği bir alan 0larak kabul ettiğimiz zaman çok seviyoruz. yani kristiano ronaldo'nun oynadığı reklamlar, bekım'ın malikaneleri, terry'nin aldattığı karısı ve dostu,bizim futbolu sevmemizin, futbola olan sevgimizin dahilinde olan şeyler değil. futbolu aldığı çakma formasını üstünde bayrak olarak taşıyan yoksul varoş çocukları seviyor diye seviyoruz, futbolu hayatında yalnız futbolu oynayabilen(!) çocuklar var diye seviyoruz, tribünün başlı başına bir toplu şiir girişimi olduğunu bilerek seviyoruz futbolu. tanrı olmasaydı onu icat etmemiz gerekir demişti, napolyon veyahutta başka bir tiran, bence asıl şuan futbol olmasaydı şimdi onu icat etmemiz gerekecekti, zaten pek boktan olan dünyada ulan biz ne icat etmeliyiz de sigara gibi, göğe bakmak gibi efkarımızı dağıtsın diyecektik.
futbolu o olmasa da severdik, futbolla aramızda kurduğumuz rabıta, bizzat yoksulları, mazlumları korumakla aramızda kurduğumuz rabıtanın yansımasıdır. futbol elzemdir,kaçınılmaz sonuçtur, futbol gittiği yoldan kurtarılmalıdır, futbolu günümüz futbolundan kurtarmalıyız, tıpkı muhammed ali'nin boksu bokstan kurtardığı gibi.işte bu anda daha fazla gevelemeden, eski futbolcumuz, tanımasakta, izlemesekte sevdiğimiz iyi insan metin kurt'un kurduğu spor emekçiler sendikası'nın kuruluş bildirgesini buraya kopyalayarak bitiriyorum. gözleriniz yoruluyorsa dinlene dinlene okuyun abiler ve ablalar, kardeşlerim, yaşıtlarım. okuyalım, futbolu futboldan kurtaralım.stop.
İşçi sınıfı üretim sürecinde sermayeye karşı sürdürdüğü emek mücadelesini yeniden üretim sürecine taşıyamadı. Sol düşünce, sporda bir türlü mücadele stratejisi ve taktiği yaratamadı.
Sol pratiği mücadele söylemine oturtamadığı için, görmezlikten geldiği alanlardan biri de spor oldu. Oysa sol yaşamın üretildiği alanlarda olduğu kadar, ondan da fazla yaşamın yeniden üretildiği alanlarda da olmalıydı.
İşçi sınıfı, hak ve özgürlükler savaşımını spor arenalarında da vermek istiyorsa, öncelikle bu alanı içten kavramalıdır. Unutulmamalıdır ki, spor gerçeğine giden yol, spordaki sonuçları tartışmaktan, yorumlamaktan değil, sporu sorgulamaktan geçmektedir.
Günümüzde popülerleşmiş her spor dalı ortak özellikler göstermektedir. Toplumun ilgi alanına itilebildiği ölçüde tekelci sermaye kuruluşlarının ve büyük firmaların mali desteğinde birçok spor branşı öne çıkartılabilmektedir (örneği; plaj voleybolu).
Söz konusu firma ya da ekonomik-ticari kuruluşların yanına kamu hizmet yetkilileri de katılmakta; hatta bunlara Zonguldak, Karabük, Rize-Çaykur vb. örneklerinde olduğu gibi devlet işletmeleri bile dâhil edilmektedir. Kısacası özel kesimden, kamu kesimine kadar geniş bir yelpazede desteklenen 'spor' ülkemizde başka çok az devlette ve ülkede görünür bir doğrudanlıkla politikanın içine çekilmektedir. İster bir yerel yönetimin (belediyelerin), ister bir özel kuruluşun “evladı” olarak hayata geçirilsin, bu kulüplerin doğuşları doğrudan ya da dolaylı politik bir motivasyona dayanmaktadır. Türkiye’deki sermaye kuruluşları sosyal hizmet görüntüsü altında aslında bol bol reklâmlarını yapmakta ve sporun artık dillere pelesenk olan apolitizasyon sürecini destekleme işlevini öne çıkartmaktadırlar. Onca sosyal hizmet alanı dururken spora yapılan yatırımlar büyük sermaye açısından rasyoneldir.
Durum böyle iken, başta işçi sınıfı ve emeğin öteki katmanları olmak üzere toplumun çok geniş bir kesimini finans kapitalin çıkarları doğrultusunda egemen ideolojiye ve onun politikalarına bağlamakta önemli bir rolü olan spor nedense işçi örgütlerinin ve temsilcilerinin gerekli ilgisini eleştirel olarak dahi çekmemiştir.
Popüler kültürün bu çok etkili alanı, öteki kültür sanayi alanları gibi, entelektüel kesimlere terk edildi.
Faşist dayatmalarla kesintilere uğratılmadığı dönemlerde bile işçi, emekçi örgütleri mücadeleyi emek-ücret-hak temelinde sınırladı, emeğin yeniden üretim süreçlerine (doğum, fiziksel, ruhsal eğitim, kültürel eğitim vb.) taşıyamadı.
Oysaki sanat, kültür, spor gibi etkinlikleri dışardan kavramaya yöneliş, bizleri futbol deyimiyle avuta çıkarır. Bu alanları dönüştürmek için öncelikle içeriden kavramak gereklidir. Burjuvazi tarafından metalaştırılan doğrudan üretici olmayan sanat, kültür ve spor alanlarında özellikle 1980 sonrası yaşanan olumsuzluklar, sol için çıkarılması gereken derslerle doludur.
Doğrudan üretici olmayan, kültür, sanat ve spor gibi etkinliklerin aslında doğrudan yaşamın üretildiği alanlar olduğu olgusundan yola çıkarak buralarda da sınıf mücadelesi verilmelidir. Bu mücadele verilmeden toplumsal ilerlemeyi nihai zafere ulaştırabilecek yeni insana ulaşılamayacağının kavranması, yeni strateji ve taktikleri de gündeme getirecek konumdadır.
Spor olayını içten kavrayan bir spor emekçisi bugüne değin solun sporda etkili olma mücadelesindeki strateji ve taktiklerini tümüyle pratikte uygulama uğraşı olarak algıladı. Spor'a karşı çıkmak veya spor'da ayrı örgütlenmeyi denemek ile sonuçta bir yere varılamaz!
Geçmişte sosyalist ülkelerden esinlenerek amatörlüğü profesyonelliğe alternatif gösteren mücadele pratiği içersinde bu anlayışın da bilimsel bir temele dayanmadığı görülmüştür. Çünkü sporcunun amatörü olabilir, ama sporun amatörü yoktur. Spor olayı finans kapitalin iktidarını güçlendirdiği araçlarından birdir.
Bu gerçeğe vardığımız anda mücadelenin ancak ayrım gözetmeksizin tüm spor alanlarında ter dökenlerin örgütlenmesi amacına yönelmesi gerekir. Bu yönde mücadeleyi sürdürmek için sporcu arkadaşlarla birlikte alınan örgütlenme kararı 12 Eylül darbesi nedeni ile hayata geçirilememiştir.
Bugün sporda da emek mücadelesi geçmişten daha da önemli hale geldi. İşçi sınıfının mücadelesi en geniş anlamda bir haklar mücadelesi, insanca var olma mücadelesidir.
Şimdi yeni ve başka bir dünyanın adına bir mücadele olarak bu alana gecikmeden gerekli önem ve ilgiyi yükseltmek, örgütsel pratikleri hayata geçirmek zamanıdır. Sol artık sözünü ettiğimiz ilkeler doğrultusunda sessizliğini bozmalı, ayağa kalkmalı sporda da göreve başlamalıdır.
Bu sonuçlar ışığında;
Spor-Sen’in amacı; Emeğin en yüce değer olduğu ilkesinden hareketle; spor emekçilerinin haklarının güvencesini, spora ve sporcuya özgün koşulların bilimsel yöntemlerle değerlendirildiği bir Spor İş Yasası’nın çıkarılmasında görür. Bunun için kurumlaşmış spor yapılarında çalışan emekçilerin ekonomik, demokratik ve sosyal haklarını savunmak, geliştirmek ve güvence altına almak doğrultusunda, Spor İş Yasası’nın çıkartılmasının sağlanması hedefiyle, uluslararası işçi sınıfının bir parçası olarak tüm gücüyle mücadele etmeyi TEMEL AMAÇ ilan eder.
Temel İlkeler:
Günümüzde spor bir oyun değil, sporcular da oyuncu değildir. Oyun spora bir dizi kural bırakmış, sermaye oyunun kurallarını vahşi kapitalizmin rekabet ideolojisiyle kuşatıp, metalaşan bir spor sektörünü ortaya çıkarmıştır. Spor çok açıktır ki, oyuna dayalı zeminini yitirerek katıksız bir işe dönüştürülmüştür.
1.Uluslararası alanda barış ve karşılıklı eşit haklı çıkarlara dayalı, kaba kuvvetin dışlandığı ilişkilerin kurulması ve geliştirilmesi,
2.Ülke toplumsal yaşamının her alanında hukukun üstünlüğüne, insan haklarına, emel hak ve özgürlüklere ve çağdaş demokratik ilkelere tam bir uyumun sağlanması,
3.Doğal çevrenin ve ekolojik dengenin korunması,
4.Evrensel temel hak ve özgürlüklerin kazanılıp, korunması,
5.Uluslararası sözleşmeler ve Uluslararası Çalışma Örgütü kararlarına dayalı sendikal hak ve özgürlüklerin eksiksiz yaşama geçirilmesi, geliştirilmesi, çalışma ve yaşama koşullarının uygar ve çağdaş bir düzeye ulaştırılması,
6.Üyelerinin; yaşamın her alanında etkin olmasını sağlayacak sosyal, mesleki ve kültürel niteliğe ulaşması,
7.İşçilerin ekonomik ve sosyal hakları ve çalışma koşullarının geliştirilmesi,
8.Sosyal güvenlik sisteminin iyileştirilmesi,
9.İşsizliğin önlenmesi ve iş güvencesinin sağlanması, uğruna mücadele etmeyi temel amaçları olarak kabul eder.
10.Spor, sosyal alan içinde bir eylem biçimi olarak ele alınmalıdır. Sporcularda bu sosyal alanın içinde değerlendirilmelidir.
11.Çalışma (emek) ile spor karşılaştırıldığında sporun bir iş kolu, sporcunun da emekçi olduğunun gerçeği ortaya çıkmaktadır. Oyun amacı kendinde olan, dış bir amaca hizmet etmeyen bir eylem biçimidir. Çalışma (iş)yaşamımızı devam ettirmek için sürdürülmesi gereken sürekli bir çabadır.
12.Sporcu kesinlikle oyuncu değildir. Spor; sporcunun ekmek parasını kazandığı ya da kazanabileceği varsayımıyla tüm gününü spora adamak zorunda bırakıldığı bir eylem biçimidir.
13.Kısa ve net: Sporcu mesleği spor olan kişidir.
14.Sporun kendi kendinin amacı olmadığı, aksine modern üretim tarzının bir sonucu olduğunu kavramak, bir anlamda sporu kavramak demektir.
15.Günümüzde sporcu, spor kurumlarında lisanslı spor yaptırılan veya bu iş yerlerinde çalıştırılan spor iş kolundaki işçilerdir. İster amatör olsun, ister profesyonel sıfatlı olsun tüm sporcular aynı işi yapmaktadır. Bu nedenle tüm sporcuların sosyal güvenlik hakları vardır, tüm sporcular acilen sosyal güvenlik sistemi içine alınmalıdır.
16.Spor-Sen üyeleri arasında dostluk ve dayanışmayı sağlar.
17.Toplu sözleşmeli, grevli sendikalaşma hakkının eksiksiz kullanılması için mücadele eder.
18.Özel olarak kadın, genç ve çocuk spor işçilerinin sorunlarıyla ilgili bilimsel araştırmalar yapar, yaptırır, geçmişte bu amaca yönelik yapılmış araştırmalardan yararlanır, ayrıca bu amaçları geliştirmek için; araştırma enstitüsü ve buna benzer birimler, mesleki dallarda işlikler kurar. Yapılan araştırmaların sonuçlarına göre gerekli çözümler üretilir. Bu doğrultuda çalışarak, yetkili merciler ve kamuoyu nezdinde gerekli girişimlerde bulunur. Özellikle kadın sporcuların sendikal mücadelede yer almaları için gerekli hür türlü düzenlemeleri ve kolaylığı kadın sporculara sağlar.
19.Yasanın öngördüğü koşullar gözetilerek üyelerin işsizlik, evlenme, doğum, hastalık, sakatlık, yaşlılık, emeklilik ve ölümlerinde olması gereken dayanışmayı sağlar, eğitimlerine destek verir.
20.Spor-Sen; Yukarıda sıralanan amaçlar ve ilkeler doğrultusunda sandık ve fonlar oluşturur veya bunların kurulmasına yardımcı olur.
21.Spor-Sen; Amaç ve görevlerinin gerektirdiği her türlü taşınır, taşınmaz malları alır, satar, devreder. Taşınmazlar üzerinde tesisler kurar, gerektiğinde inşaat yapar, yaptırır. Taşınmazları üzerinde mülkiyetten doğan ayni ve tüm yasal haklarını kullanır.
22.Spor-Sen; Üyelerinin sosyal güvenliklerinin temini için kolaylıklar sağlar. Eğitim, sağlık, kreş tesislerinin vücuda getirilmesi için çalışır.
23.Spor-Sen; Ayrıca yazılı ve görsel medyada spor emekçilerinin ekonomik, demokratik haklarını savunmak ve güvence altına alınmasına yönelik çalışmalarda bulunur.
27.4.10 | Etiketler: futbolun siyaseti, metin kurt, spor emekçileri sendikası | 0 Comments
cezayir-marsilya-cezayir
18.4.10 | Etiketler: ajans, cezayir, futbolun siyaseti | 0 Comments
sessiz ve kederli#10
18.4.10 | Etiketler: hanzala, sessiz ve kederli | 0 Comments
kabzenin, çekicin ve divitin tutulduğu yerden parlayan şiir!
14.4.10 | Etiketler: ismet özel, şiir | 0 Comments
turunç olmak istiyoruz yine turunçuzda
ece ayhan ne güzel anlatmış bugünkü ahvalimizi, Galatasaray'ız şuan, ama Galatasaray olmak istiyoruz.
taraftar olmak istiyoruz yani, tribündeki adamdan ziyade taraftar olmak istiyoruz, hep bir tarafta kalmak, kendimizin değil, seçimimizin tarafında olmak istiyoruz.taraftar olmak istiyoruz, yine taraftarızda.
ne sınav çalışması bıraktılar, ne de hayatın diğer alanlarında herhangi bir iştigal, arda bile atlatmıştır belki yaşadığı bunalımı, ama ben onun aşdığı eşikte takılı kaldım, raskolnikov gibi geziyorum ortalıkta.
12.4.10 | Etiketler: aforizma, ece ayhan, şiir | 0 Comments
ardardardardardardardardarda
12.4.10 | Etiketler: aforizma, arda turan, nefretlik | 1 Comments
uefa'ya hakem önerileri-1
uefa ve hakemleri için yaratıcı küfürler yazasım vardı, ama onlara yardım eli uzatıyorum ilk önce aşağıdaki abiyi alsınlar ,işini yapaken eğleniyor abimiz, eğlendiği için severek yaptığı işin üstüne düşebilir ve luis perea'nın pis elinin topa temasını g.tyle bile görebilir.....bismillah....
28.2.10 | Etiketler: ajans, nefretlik | 0 Comments
kara göründü!!!!!!!
19.2.10 | Etiketler: aforizma, galatasaray, kader keita | 0 Comments
yoksulluk-yoksunluk
Halı sahada top ayağına yakışıyorsa forvetsindir, yapılı, yapısız, kondüsyonsuz, tıknaz farketmez, gol vuruşuna yapan topun ayağınıza oturan kısmı sadece. Felsefi yaklaşımlar getirtiyor Galatasaray'ın yoksunluğu, evet titrinde forvet yazan bir oyuncudan yoksun olabiliriz, ama gole gökhan ünal mı daha yakındır, arda mı daha yakındır sorusuna her soruluşunda arda derim, gole yakın olmak, topu takip falan işte. iş karmaşık görünüme sahip ama basit bir iş, messi mi ronaldinho mu sorusuna cevabı ronaldinho olan bizler-böyle bir soruyu sormak bile milleti geriyor, ilginçtir.- Galatasaray'ımızın bu karmaşık basitliği kavrayacağını düşünüyorum. Mesele 4-6-0
4-3-3 seçiminden ziyade fırvetsiz de gol atabileceğimize inanmanın meselesi, nonda defans hattını bozabiliyorsa arda, keita niye bozamasın, caner bile niye forvette oynamasın, oyuna forvet olarak giren servet'in bizi heyecanlandırdığı düşünülürse...
11.2.10 | Etiketler: aforizma, galatasaray, servet çetin | 0 Comments
acımız büyük...
4.2.10 | Etiketler: nefretlik | 1 Comments
şükür kötülük şiiri kuşatmadı...
kötülük heryeri kuşattı, beşiktaş kongresi taraftarların nefret ettiği, beşiktaşlı olmadığım için daha rahat konuşayım tiksindiği bir tüpçüyü yine baş tacı etti, taraftarı, kitleyi toprağa gömmeye çalışıyor, haftada bir bağır, haddini bil diyor, para babaları halkı toprağa gömüyor,
kötülük heryeri kuşattı, para babaları savaşlar çıkarıp, çocukları öldürüp, petrol kulelerini dünyanın kalbine çakıp, futbol üstünden aklıyor paralarını, kötülük heryeri kuşattı, biz buna marka değeri dedik, reklam dedik, endüstri dedik, heryeri kuşattı endüstri,
kötülük heryeri kuşattı, bir bir gitti metin oktay'lar, futbolu hisseden adamlar, futbol için ağlayan adamlar tribünlerden dövülerek kovuldu, futbol için ağlayan adamlar yerine, futbolu ağlatan adamlar köşeleri tuttu,
kötülük heryeri kuşattı, futbol modernlikle değerlerimizin atomize olduğu alanlardan biriydi, bizde yüreğimizi alanlara biledik, kötülük orayı da kuşattı, reklam, piyasa dedim mi aklıma bugünden sonra sadece yanık bebek cesedi getireceğim,futbolu, hayatımızı, maaşlarımızı yanık bebek cesetlerinin üstünden alıyoruz..
tek çare, tek kuşatılmamış alan şiire selam olsun, ölünce bir partizan gibi öleceğiz,
sabahın kuşluk vaktine savrulan ergen ölülerini unutmayacağız, bekleyeceğiz, şiir, belki futbolu'Da kurtacak, tribünleri, bebekleri.amin.
2.2.10 | Etiketler: nefretlik | 0 Comments
imagine...
Hayal ededuralım, Galatasaray sıcacık bir mayıs gününde, uçakla Hamburg'a doğru yol almış, 10 yıl önce bıraktığımız emaneti vestiyerden almaya, 40 bakireden tatmaya uefa finaline gidiyoruz...Bileti bulmuşum bende uçaktayım, uçak havada ama ben ondan bir kaç fit daha yüksekteyim, uçakla ve mutlulukla uçuyorum, ellerim heyecandan titriyor, temiz bir gökyüzü, havada fenerli martıları dövmüş, Galatasaray'lı martılar var, uçak sahanın ortasına helikopter inişi yapıyor, iniyorum biletçi abi el feneriyle koltuğumu gösteriyor...dilime takılmış bir cem yılmaz türküsü, ven yu cast dirim aboot id, yu kan iyzili riılayz...
29.1.10 | Etiketler: aforizma | 0 Comments
dünyanın en güzel yeri...
tabi moronlar bunu milliyetçilik olarak yorumlayabilir, ki moronların blog okumayı bilmediklerini düşünerek yazıyorum bunu.
burayı sevmeyen adam gidip ingiltere'nin düşmemek için kıçını yırtan takımlarında 15 yıl oynayıp, sonra buraya dönüp hasanımız(şaş)dan on kat daha iyi muamele görüyor. biz buralıyız ama burayı sevenleri pek sevemiyoruz.
vizontele'de belediye başkanı konuşuyordu, burayı severseniz burası dünyanın en güzel yeridir.satırlarımı dünyanın en güzel yerinden yazıyorum yani, arda'da dünyanın en güzel yerinde kalsın isteyen biri olarak, ya da arda ayrılıp dünyanın en güzel yerine gider.bura olmayan.karışık mı oldu.yok baştan okudum post'u, net olmuş.
25.1.10 | Etiketler: nefretlik | 0 Comments
One, two, three, viva l’Algérie !
***
geniş bir anlamı var futbolun, dünyadaki tüm maçları izlesek de anlayamayacağımız, tüm stadlarda sürtsek, tüm deplasmanlara gitsek, tüm futbol filmlerini izlesek, tüm kıytırık futbol tezlerini okusakta anlayamayacağımız bir anlamı var.
***
bu anlama dahil her takımı seviyoruz, cezayir'i seviyoruz, yalnız soykırıma uğradığı için değil, yalnız denize nazır sıcak akdeniz insanı bıdı bıdı geyiğini hatırlattığı için değil, ezilipte tekrar demir gibi büyüyen bi'şiyler var bu ülkede, üstünde yaşadığımız memleket gibi.
***
cezayir yoluna devam ediyor, cezayir lumumba'nın, nkrumah'ın kıtasında kendi tarihi yazmak isteyen, self determineyşın hadisesini futbola uygular biçimde dümdüz ilerliyor
***
ilginci cezayir milli takımında bunun farkında olan var mıdır bunu da bilmiyoruz, burada futbol romantikliği, hatta yavşaklığı yapıyoruz diyebiliriz, keşke cezayir yendi, oh anasını satıyım diye yazsaydım bu postu, cezayirli bir kişi girip okusaydı, gülseydi, bitseydi.
25.1.10 | Etiketler: aforizma, cezayir | 0 Comments
finallerin ortasındayız, sezonun ortasındayız, umutların ortasında
böyle duygusal başlıkları seviyorum dediydim, bir şey belirtiyor gibi, sanki herkes futbol romantiğiymiş de, bizde o akıma kapılmışız gibi. yok ama öyle değil, futbol realistiyiz biz, galatasaray sahaya çıkana kadar realist sonrasında spirtüalist oluruz, ruhlar alemine geçiş diyebiliriz.
finallerin ortasında olmak sıkıcı, sezonun ortasında olmak beklentilerimizi kamçılayıcı, umutların ortasında olmakda heyecanımızı arttırıcı vaziyette.
15.1.10 | Etiketler: aforizma | 1 Comments
finallere iki kala..
9.1.10 | Etiketler: aforizma, müzik | 1 Comments
maveraünnehir nereye dökülür?
-Maveraünnehir nereye dökülür?
En arka sırada bir parmağın tek ve doğru karşılığı:
-Solgun bir halk çocukları ayaklanmasının kalbine!dir.
6.1.10 | Etiketler: ajans, şiir | 0 Comments
neyi kaybettiğini hatırla!
4.1.10 | Etiketler: aforizma, liverpool | 0 Comments
tsunami
bir karşılaştırma yapmak için sarayburnu'na git, lodosta kayaları döven dalgaları izle, he işte onlar senin Galatasaray'la geçtiğin dalga, bir de üşenmeyip google'a "tsunami disaster" falan yaz orada haritadan silinen şehirleri gör, işte onlar da bizim senle geçeceğimiz TSUNAMİ. kapiş.
3.1.10 | Etiketler: nefretlik | 0 Comments
antidepresanlar ve içi boş bi gardırop...
bi'de deli bi lodos var zaten, haftaya finaller var, üzerimizde uyuşukluk ve bilgisayara uzun bakmanın verdiği gözlerdeki o kaşıntı, ulan bi Galatasaray mutlu ediyor dimi adamı dünyada. gündeliğin arasında Galatasarayla ilgili duyduğumuz bi iki güzel şey, bi sarıya bi de kırmızıya bakmak, tribün hayal etmek falan, şimdi bunu kaldırırsak hayatımızdan muhtemelen boğaziçi köprüsüne el ele tutuşarak giderdik.şiirdeki gibi antidepresanlar ve içi boş bir gardıroba bakar dururduk. bir sabah uyanır kendimizi dev bir hamamböceğine dönüşmüş bulurduk.ya.çok yaşa Galatasaray. yazıları uzatmıyorum kolay okuyun, sırf tespit olsun.eyvallah.sevgi,saygı.
1.1.10 | Etiketler: aforizma | 0 Comments